Çocukluğumda büyüklerimden "Acı Vatan Almanya" sözünü duyduğumda niye böyle adlandırdıklarına bir anlam veremezdim.
Ta lise eğitimimi Türkiye'de tamamlayıp Almanya'da üniversite eğitimimi bitirene kadar. Sonra uzun yıllar Almanya'da çalışmak bir kaderin cilvesi olmalıydı. Almanya'nın biz Türkler için büyük kazançlar sağlamasının yanı sıra, götürdükleri de çok fazlaydı.
Neydi bu kazançlar derseniz: Daha iyi ekonomik koşullara sahip olmak, oranın dilini öğrenmek, çocuklarımıza belki de daha iyi eğitim imkânları sunmak şeklinde özetleyebiliriz. Bu amaçlara ulaşmak hiç de kolay olmadı.Yanı sıra yaşadığımız pek çok bunca sorun bizlere sunulan acı bir reçete gibiydi. Örneğin: Çocuklarımızın iki kültür arasında bocalayıp sorunlar yaşaması, ya da hem kendi ana dilini ve hem de yaşadığı ülkenin dilini iyi konuşamamak, iyi bir meslek edinme veya yaşadığı topluma uyum sağlama konusunda güçlüklerle doluydu..
Bunun sonunda da öz güveni yetersiz çocuklar yetiştirmek kaçınılmazdı. Bizlere gelince akrabalarımızdan, sevdiklerimizden, ülkemizden ayrılmanın hüznünü yaşıyarak bu ülkede var olmaya gayret gösterdik. Hüznü ise zaman zaman dinlediğimiz Türk şarkılarıyla ya da televizyondaki Türk programlarıyla gidermeye çalıştık. İçimizde hep bir hasret vardı.
Özlem hiç bitmez, bizi hep doğup büyüdüğümüz ve yaşadığımız yerlere götürürdü. Ruhumuzda oluşan hayali yaşamak bile insana huzur ve umut verir ve bir günde temelli Türkiye'ye döneceğimiz ve yaşayacağımız günleri beklerdik. Ama bu hayallerle yıllar geçer ve bizler yine yabancı bir ülkede olmanın üzüntüsünü yaşamak kalırdı.
Bu duyguyu yetişkinler daha ağırlıklı hisseder, çocuklar ve gençlerden, iki kültürde tam anlamıyla yaşıyamayarak umutsuzluğa kapılanlar olmuştur. İşte, bu acı vatan bize çok şey sundu, ama bizden de çok şey aldı...
Yorum Yazın
Facebook Yorum