MENU
  • BK TEKNOLOJI
  • Türkiye Seçime Özel 2023
  • BELCIKA SIYASET ARENASI
  • TaXiBXL
  • SERAP'IN LEZZET SOFRASI
  • FOTO HABER
  • BRUXELLES KORNER BASIM 2016
  • BRUXELLES KORNER 2017 BASIM
  • YAZARLAR
  • FOTO GALERİ
  • WEB TV
  • HABER ARŞİVİ
  • YOL TRAFIK DURUMU
  • Künye
  • Gizlilik Politikası
  • İLETİŞİM
  • Foto Galeri
  • Web TV
  • Yazarlar
  • Anketler
  • Nöbetçi Eczaneler
  • Firma Rehberi
BRUXELLES KORNER BLOG COPYRIGHT 2015-2025
DOLAR16.7682
EURO18.0052
GR ALTIN998.07
ÇEYREK1642.4
Afyonkarahisar
BRUXELLES KORNER BLOG COPYRIGHT 2015-2025
BRUXELLES KORNER BLOG COPYRIGHT 2015-2025
  • GUNDEM
  • ORTA ASYA
  • HABER
  • BRUXELLES KORNER PROGRAMLARI
  • SAGLIK
  • KÜLTÜR SANAT & SPOR
  • BIYOGRAFI
Kapat

İsrail neyin peşinde?

Ana SayfaYazarlarBülent Güven
25 Haziran, 2025, Çarşamba 21:33
  • yazdıryorum yazfont küçültfont büyüt
LOGO KAD

İsrail neyin peşinde?

Bülent Güven Siyaset Bilimci 

Çarşamba 25 Haziran 2025 12:03

 

Görsel: The Economist

İsrail'in neyin peşinde olduğunu anlamadan önce, İran'a "nükleer bomba yapıyor" bahanesiyle açtığı savaşın küresel yansımalarına dair birkaç gözlemde bulunmanın faydalı olacağını belirtmek gerekir.

Öncelikle, İran'ın yakın zamanda bir atom bombası yapacağı yönünde ne Amerikan istihbarat servisi CIA'nın ne de Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu'nun herhangi bir tespiti bulunmuyor.

Ellerindeki yaklaşık 400 kilogram uranyumun atom bombası yapımına uygun hâle gelmesi bir yana, tam teşekküllü bir nükleer silah üretimi için gerekli ürün tasarımı ve taşıyıcı roketlerin yapılması da birkaç yıllık bir süreci gerektiriyor.

Ayrıca İran'ın dini lideri Ayetullah Ali Hamaney'in, atom bombası yapmanın İslam'a göre haram olduğuna dair yazılı beyanı da mevcut.

Dolayısıyla İsrail'in İran'a yönelik saldırısının asıl gayesi, İsrail propagandasının öne sürdüğü gibi, İran'ın yakın zamanda nükleer silah üretme ihtimaline karşı bir tehdit algısından çok, İsrail'in uzun vadeli stratejik planlarının bir parçası olarak değerlendirilmeli.

Uluslararası hukuka açıkça aykırı olan bu saldırıya, başta Amerika ve Avrupa ülkeleri olmak üzere verilen toplu desteği; buna karşılık Rusya ve Çin'in tutumlarını da göz önünde bulundurduğumuzda, aslında yeni bir dünya düzeniyle karşı karşıya olduğumuz ortaya çıkıyor.

Bu yeni düzeni, "kurallara dayalı sistemden güce dayalı sisteme geçiş" olarak tanımlamak mümkün.

Artık uluslararası hukukun ya da Birleşmiş Milletler'in (BM) dünya genelinde düzen sağlama konusunda ciddi bir etkisi kalmadı.

Eskiden bu "kurallara dayalı sistemin" işlemesini büyük ölçüde ABD sağlıyordu.

Ancak bugün ABD, hem Çin'i ana rakip olarak görmesi nedeniyle hem de doğrudan kendi çıkarlarını ilgilendirmeyen krizlere müdahale etmek istemediği için, bu düzeni sağlayan süper güç rolünü adım adım terk ediyor.

Üstelik ABD'nin artık bu tür müdahaleleri gerçekleştirecek ekonomik gücü de kalmadı.

Her ne kadar halen yıllık 997 milyar dolarlık askeri harcama ile dünyadaki toplam savunma harcamalarının yüzde 37'sini gerçekleştiriyor olsa da aşırı borçlanması nedeniyle askerî kaynaklarını yalnızca doğrudan çıkarını ilgilendiren alanlara yönlendiriyor.

 

18'inci yüzyılda yaşamış olan İngiliz filozof ve tarihçi Adam Ferguson'a göre, herhangi bir hegemon gücün yıllık borç faizi giderleri, askeri harcamalarını geçtiği anda, o devletin büyük güç olma statüsünü koruması mümkün değil.

Daha sonraki dönemlerde yapılan araştırmalar da Ferguson'un bu tespitini doğruluyor.

Bugün ABD'nin yıllık borç faiz giderleri 1 trilyon doları aştı.

Bu finansal gidişat devam ederse, 2049 yılında ABD'nin faiz harcamalarının, askeri harcamalarının 2 katına ulaşacağı öngörülüyor.

Trump yönetiminin, Rusya'nın Ukrayna'ya açtığı savaşa, selefi Biden yönetimi ve Avrupalılar kadar sert tepki göstermemesinin arkasında da bu stratejik hesaplar bulunuyor.

ABD'nin doğrudan çıkarı olmayan kriz ve çatışmalara müdahale etmek istememesi ve artık "gücü olanın yaptığının yanına kâr kaldığı" bir düzenin şekillenmesi, önümüzdeki yıllarda hem askeri harcamaların artmasına hem de yeni kriz ve çatışmaların ortaya çıkmasına yol açacaktır.

Çin, Hindistan, Rusya ve Avrupa ülkeleri de bu yeni duruma uyum sağlamak amacıyla askeri bütçelerini astronomik oranlarda artırıyor.

ABD'nin aslında kendi çıkarına doğrudan katkısı olmayan, hatta İslam dünyasıyla ilişkileri açısından aleyhine sonuçlar doğurabilecek İsrail politikalarını koşulsuz desteklemesinin temel nedeni ise, ABD'deki güçlü İsrail lobisidir.

Bu konunun detaylarını öğrenmek isteyenler, John J. Mearsheimer ve Stephen M. Walt'ın birlikte kaleme aldığı "İsrail Lobisi ve Amerikan Dış Politikası" adlı kitaba başvurabilirler.


Öncelikle belirtmek gerekir ki, İsrail'in fanatik Başbakanı Netanyahu'nun kişisel İran takıntısı yeni bir durum değil.

1990'larda, ilk başbakan olduğu dönemlerden itibaren İran'a vurmak en büyük hedeflerinden biri oldu.

En son geçen yıl, o dönemdeki ABD Başkanı Biden engellemeseydi, Netanyahu'nun başında olduğu İsrail şu an İran'a yaptığı saldırıyı o zaman yapacaktı.

Ancak İsrail'in, başta İran olmak üzere bölge politikasını anlamak için meseleye biraz daha geniş bir perspektiften bakmak faydalı olacaktır.


İsrail devletinin temel ideolojisini Siyonizm oluşturuyor.

Siyonizmin Yahudi sorununa çözümü, İsrail'de Yahudilerin, yani kendi devletlerinde artık "normal bir halk" hâline geldiğini vurgular.

"Normal" olmak, bir devlete sahip olmak demektir. Devlete sahip olmak ise, Yahudilerin -diasporadakilerden farklı olarak- bir orduya ve şiddet kullanma imkânına sahip olması anlamına gelir.

Buna göre, Yahudi devletinin varlığı, diaspora Yahudilerinin güçsüzlüğüne tepki olarak ortaya çıktığı için, bu devlet zorunlu olarak şiddetle iç içe olmalı. Düşmanlara mutlaka şiddetle karşılık verilmeli.

Uzlaşma ya da diyalog yolu -bu ancak diasporadaki zavallı Yahudilere mahsus bir şey olabilir.

Oysa egemen Yahudi devleti elinde şiddet araçlarını tutuyor.

Dolayısıyla bu devlet karşılaştığı tüm sorunları ancak şiddet yolu ile çözebilir.

İsrail, kurulduğu günden beri bu mantıkla hareket ettiği için hâlâ çevresi ile barış içinde olamadı.

Gelinen noktada, İsrail devleti kurulduğu ilk yıllardaki idealizm olan "Doğudan Yükselen Bir Işık" gibi söylemler geçtikten sonra geriye orduya odaklanma, "düşmanlara" karşı şiddet kullanımı ve buna eşlik eden bir Yahudi fundamentalizmi kaldı.

Bu mantığa göre, örneğin, "Gazze'deki tek çözüm mutlak zafer olmalı."

Bu mutlak zafer ve İsrail'in Batı Şeria'daki yerleşim politikası, nihayetinde "Büyük İsrail" vizyonunu gerçekleştirmeyi amaçlıyor.

İbranice'de buna "Erez Yisrael Ha'shlema" denir - yani "Tüm İsrail". "Denizden (Akdeniz) Şeria Nehri'ne kadar her şey Yahudilere ait olmalıdır."

Bu, Tevrat'ta geçen "Arz-ı Mev‘ûd"un, yani vaat edilmiş toprakların mealen aynısıdır; yani "Büyük İsrail."

Bu İsrail toplumu, yalnızca milliyetçi anlamda değil, aynı zamanda gerçek bir dindarlık anlayışıyla da tamamen Yahudilerden oluşan bir toplum olmalıdır.

Asıl hedef, bu dini temelli Büyük İsrail'dir. Buna, İsrailliler tarafından Gazze Şeridi'nin yeniden yerleşime açılması, Batı Şeria'daki yasa dışı Yahudi yerleşimlerinin genişletilmesi, Arap nüfusunun "uyum sağlaması" ya da "göç ettirilmesi" gibi adımlar da dahildir.

Yani, İsrail'in Filistin için iki devletli bir çözümü olmadığı gibi, gözünü "Arz-ı Mev‘ûd"un alanına giren ülkelerdeki topraklara da dikti.


Bu fanatik ideoloji 1977 yılında İsrail'de sağın yükselişiyle daha münbit bir zemine oturdu.

Menachem Begin liderliğindeki sağcı Likud partisi iktidar olmuştur. İsrail'de 1948'den beri (29 yıl boyunca) iktidarda olan sol eğilimli Mapai ve İşçi Partisi ise iktidarı kaybetti.

Likud iktidarı ile bu fanatik ideoloji ders kitaplarından kültür mecralarına kadar sistematik olarak yerleştirildi.

Bugün Netanyahu'yu adeta rehin almış koalisyon ortakları olan ırkçı sağ partilerin yükselişinin arkasında Likud'un bu politikası yatıyor.

Bu ırkçı partiler ile El Kaide veya IŞİD arasında mantık olarak hiçbir fark yoktur. Filistinlilere uygulanan soykırımı başka türlü açıklamak mümkün değil.

Bu siyonist ve radikal dinci ideolojik zeminin üzerine, Oded Yinon isimli İsrail Dışişleri Bakanlığı'nda çalışmış birinin 1982 yılında yazdığı rapor ise İsrail devleti için bir master plan oldu.

Yinon'un "A Strategy for Israel in the 1980s" başlıklı raporuna göre; İsrail'in kalıcı güvenliği, çevresindeki Arap ve Müslüman ülkelerin güçlü, merkezi devletler olarak ayakta kalmasına değil, aksine parçalanmalarına bağlı.

I. Dünya Savaşı'ndan sonra İngilizler ve Fransızlar arasında yapılan Sykes-Picot Anlaşması'na göre bu ülkeler, çıkarlarına göre bölünmüş Ortadoğu, İsrail'in güvenliği için etnik ve mezhepsel temelde tekrar bölünmelidir; bu da Yinon'a göre kaçınılmaz.

Mısır örneğinde bu yaklaşım açıkça görülür:

Rapora göre, 1979'daki Camp David Anlaşması ile Sina'yı geri veren İsrail, bu bölgeyi ileride tekrar kazanmayı hedeflemelidir. Mısır'ın merkezi otoritesi zayıflatılmalı, Yukarı Mısır ve diğer bölgeler kendi yönetimlerine ayrılarak Mısır küçük parçalara bölünmelidir.

Suriye için önerilen senaryo ise, ülkenin Alavi, Sünni, Dürzi ve Kürt gruplar temelinde bölünmesidir.

Bu çok parçalı yapı, İsrail'in kuzey sınırındaki tehditleri bertaraf edebilecektir. Aynı şekilde Irak da uzun vadede parçalanmalı; Şii, Sünni ve Kürt bölgeleri birbirinden ayrılarak güçlü bir Arap devleti olma potansiyeli ortadan kaldırılmalıdır.

Raporda, Lübnan'ın zaten fiilen bölünmüş bir ülke olduğu belirtilirken, bu durumun kalıcı hâle gelmesi gerektiği savunulur.

Ürdün ise, Yinon'a göre İsrail'in Filistin politikasının bir uzantısıdır. Batı Şeria Filistinlilerden arındırılmalı, Doğu Ürdün'e yönlendirilmeli ve kalan topraklar İsrail'e bağlanmalıdır.
 

Yorum Yazın

Facebook Yorum

Bülent Güven

    iletişime geç

    Bülent Güven

    Köşe Yazarları
    Bülent Güven
    Bülent Güven İsrail neyin peşinde?
    Dr. Güngör Gökdağ
    Dr. Güngör Gökdağ Arap Dünyası İran-İsrail Savaşında Neden Sessiz?
    Tonyukuk Boran (Uluslararası Stratejist)
    Tonyukuk Boran (Uluslararası Stratejist) İSRAİL-İRAN SAVAŞI-3 ABD FORDO İÇİN SAVAŞA GİRECEK Mİ?
    Prof Dr Ali Vural Cengiz Arizona GCU Öğretim Üyesi
    Prof Dr Ali Vural Cengiz Arizona GCU Öğretim Üyesi İsrail-İran Savaşındaki Büyük Resim
    Kadir Duran French
    Kadir Duran French L'instruction en flexy job et Prof le jour, Barmaid le soir
    FİKRİYE AYRANCI KEPER
    FİKRİYE AYRANCI KEPER Bayramlar Vardı Bir Zamanlar…
    Kadir Duran
    Kadir Duran Faiz İllüzyonu: 25 Yıllık Ekonomik Gerilemenin Özeti
    Ferda (Boz) Güneri
    Ferda (Boz) Güneri ELA : “BABAMI İSTİYORUM!”
    Gulten Abaci
    Gulten Abaci ÖZBEKİSTAN   SEMERKAND TAŞKENT  BUHARA,HİVE  VE KAZAKISTAN ALMATA. ATA ŞEHİRLERİM DE YENİDEN DOĞMAK
    Sait Kose
    Sait Kose NANKÖRLÜK ve İHANET
    Nerkiz Sahin
    Nerkiz Sahin 4 mevsim biz
    Yüksel Çilingir
    Yüksel Çilingir Flowing through place and memory
    Derya Soysal
    Derya Soysal Magtymguly Pyragy, poète turkmène à renommée mondiale
    Ahmet Urfali
    Ahmet Urfali "23 NİSAN'IN ANLAMI VE TARİHİ BOYUTU” KONULU KONFERANS
    Ayla Coşkun Ceren
    Ayla Coşkun Ceren Dünyadan Göçmek
    TAYFUN ANIL ( BRUXELLES AVUKAT )
    TAYFUN ANIL ( BRUXELLES AVUKAT ) Belçika hükümeti (tarafından önerilen yeni vergi reformu, çalışanlar ve sıradan vatandaşlar için aşağıdaki önemli değişiklikleri içermektedir
    Duran Kadir
    Duran Kadir Biliyor muydunuz? Henry "Box" Brown kimdir ?
    Dr. Bedri ŞAHİN Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni
    Dr. Bedri ŞAHİN Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni Dr. Bedri Şahin ile Almanya Seçimleri Röportajı
    FIKRET AYDEMIR
    FIKRET AYDEMIR AB “ticaret savaşı”na hazır
    KARMA YAZARLAR KÖŞESİ
    KARMA YAZARLAR KÖŞESİ Hakiki Kabakçı : EMİRDAĞ’LIYIM BEN DEME
    NASREDDİN HOCA FIKRALARI
    NASREDDİN HOCA FIKRALARI 5 YENI NASREDDİN HOCA FIKRALARI
    T.C Huseyin Avni Gelendost
    T.C Huseyin Avni Gelendost DOST BİRİKTİRİN..
    ERDOĞAN KAHYA
    ERDOĞAN KAHYA Turizmde Herşey Dahil Sistemi tartışılmalı
    Kamil Sayın
    Kamil Sayın Kamil Sayın'dan HAKİKİ KABAKÇI
    Avukat Mehmet Taş ( TR )
    Avukat Mehmet Taş ( TR ) T.C 'de kiralayan ve kiracı arasındaki ilişkiler
    Hüseyin Ekmekçi
    Hüseyin Ekmekçi İNİŞLE DÜŞÜŞ ARASINDA BİR AĞIT
    Zehra Özer
    Zehra Özer Yüreğime dokunmadı desem yalan olur...
    Ramazan Kurt
    Ramazan Kurt "Yabancı Kökenli Sahte Sosyalistler: Yeter Artık PS'in Sırtından İnin!"
    Serap Yenici
    Serap Yenici Kirmi Kir !
    Bahattin Gemici
    Bahattin Gemici ALMANYA SİYASETİNE AĞIRLIĞIMIZI KOYALIM
    Ansa Suoğlu
    Ansa Suoğlu "En kötü barış, en haklı savaştan daha iyidir." Cicero
    Murat Topoglu
    Murat Topoglu ORUÇ TUTMANIN SAĞLIĞA ETKİLERİ
    BELMA TEK
    BELMA TEK Kadın ve Gül
    Hakan Erzurumlu
    Hakan Erzurumlu Belçika için oturum ve çalışma izni ...
    Zekiye Dogan
    Zekiye Dogan BİR ERKEĞE DÖRT KADIN
    DOMINIQUE DESERRANO
    DOMINIQUE DESERRANO Brand Revenue in the Business-to-Business World:
    Bizi Takip Edin
    Facebook
    Twitter
    Instagram
    Youtube
    BRUXELLES KORNER BLOG COPYRIGHT 2015-2025
    KünyeGizlilik PolitikasıRSSSitemapSitene EkleArşivİletişim
    SOSYAL MEDYA BAĞLANTILARI
    FACEBOOKTWITTERINSTAGRAMLINKEDINYOUTUBE

    © 2025 S-B-E Ltd | Yazılım: Onemsoft

    Haber GönderFirma Ekleİlan Ekle