Bruxelles Korner
Sibel Bozkurt
Avrupa'da Zorluklarla Mücadele Eden Kadınlarımız
Çocukluğumda büyüklerimden "Acı Vatan" kelimesini duyduğumda niye böyle adlandırdıklarına bir anlam veremezdim.
Ta ki lise eğitimimi Türkiye'de tamamlayıp yurt dışında üniversite eğitimimi bitirene kadar.Sonrasında ise uzun yıllar yurt dışında çalışmak bir kaderin cilvesi olmalıydı.Ben de her diğer Türk kadınları gibi yurt dışında var olmaya çalışıyordum.
Bu zorlukların aşılması hiç de kolay değildi.Neydi bu zorluklar gittiğiniz ülkenin dilini öğrenmek, o topluma uyum sağlamak, iyi bir meslek edinme.Asimile olmamaya çalışarak kendi benliğimi ,kültürümü koruyarak, ama aynı zamanda yaşadığımız toplumdaki kültürü de benimseyerek bir sentez oluşturmaktı.Yani Türk kadının gücünü tüm Avrupa'da ispatlamaktı.Atatürk'ün söylediği şu cümle: " Dünya üzerinde gördüğümüz her şey Kadın'ın eseridir" bunun güzel bir kanıtıdır.Ayrıca Avrupa'da 5 milyon Türk'ün yaşaması da büyük bir güçtür.Bu gücümüzde Türk kadınlarımızın Avrupa'da yeri çok önemlidir.
İlk başlarda birinci kuşak kadınlarımız için zorluklar daha fazlaydı.Çünkü çoğu kırsal kesimlerden gelmişlerdi.Gittikleri ülkenin dilini bilmemeleri, Avrupa toplumuna uyumu da çıkmaza sokuyordu.
Tabii ki bu da önyargıyı tetikliyordu.Ama " misafir işçi" olarak gelen Türkler geçen 60 yıl içinde eğitim düzeyi ve meslek donanım açısından yaşamın her alanında büyük ilerlemeler sağladılar." Misafir işçi" olan kadınlar artık emekli olunca, onların kızları ve torunları aktif çalışma hayatında yer alıyorlar ve başarılara imza atıyorlar.Yani artık homojen bir yapıda bulunan Türk kadınları, Avrupa'da sosyal hayatın her alanında yer alarak toplumdaki önemini korumaya çalışıyorlar.Böylelik de sosyal konumları değişmiş, işçisinden, serbest meslek sahibine , sanata, kültüre, spora işverenine kadar uzanan heterojen bir yapıya dönüşmüştür.Şunu görmek lazım; Türk kadınını Avrupa'da genel olarak ele aldığımızda gelişim gözle görülür bir şekilde var.Hatta Avrupa'da Türk kadınlarının toplumda pek çok alanda kendilerini gösterdiklerini ve bazı alanlarda erkeklerden önde olduklarını da biliyoruz.
Örnek vermem gerekirse Avrupa'daki Türklerin yüzde 49'unun kadınların oluşturduğu 23 Türk parlamenterin 18'inin kadın olduğu da bir gerçektir.Bu örnekleri çoğaltmak mümkündür.Almanya'da 68 bin Türk şirketinin işverenlerinin yüzde 24'ünün kadın olduğu ve sayılarının da gün geçtikçe arttığı da önemli bir ayrıntıdır ve de uyumun başarılı örneklerindendir.
Bu zamana gelene kadar çok şey aşıldı.Tabiiki Avrupa'da bir Türk kadını olarak kariyer yapmak güçlüklerle doluydu.Avrupa'da yaşamayı başararak hedeflere ulaşmak zordu ve daha fazla çalışmayı gerektiriyordu.Bir de buna Türk kadınlarıyla ilgili önyargıda eklenince işler daha da zorlaşıyor.Önyargının tamamen kırılması çok önemli, çünkü büyük bir potansiyelin olduğu da unutulmamalı.Potansiyeli kaçırmak, desteklememek daha büyük kayıplara yol açar.
Demek ki Türk kadınlarımızı Avrupa'da desteklediğimizde ve önyargıyı da kırdığımızda başaramayacakları bir alan yok gibidir.En önemli bir örneği de " Özlem Türeci'dir" Özlem Türeci son yıllarda göç konusunun tartışıldığı Almanya'da göçmenlerin ülkeye ne kadar faydalı olabileceğini gösterdi ve korona aşısıyla da dünyaya umut oldu..Sonuç itibariyle biz Türk kadınları olarak Avrupa'da daha çok çalışarak iyi yerlere gelmeli, tüm imkanları iyi kullanmalıyız.
Böylelikle hem Türk toplumuna hem de yaşadığımız ülke toplumuna faydalı oluruz.Atatürk'ün söylediği gibi: " Kahraman Türk kadını sen yerde sürüklenmeye değil, omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın" cümlesi de bu bağlamda çok manidardır.
Yorum Yazın
Facebook Yorum