Pazar Yazısı
JAPONYA KAHVEYİ NASIL SEVDİ,
AVRUPA ARABAYI NASIL KAYBEDİYOR ?
BU Pazar biraz dünyanın farklı köşelerine uzanıp aslında farklı gibi görünen ama sonu aynı yere çıkan iki konuya değinmek istiyorum.
Biri bir algının, bir tadın nasıl değiştiğinin; diğeri ise köklü bir sanayinin nasıl sarsıldığının hikayesi.
İkisi de aslında aynı gerçeğe işaret ediyor: Değişime ayak uyduramayan, ister bir içecek olsun ister bir dev fabrika, tarihin raflarındaki yerini pozitif veya negatif alıyor.
Japon Çayının Kalbinde Bir Kahve Devrimi:
Hepimiz biliriz Japonya( veya Çin) bin yıllık çay kültürünün diyarıdır. Yıllarca kahve, "acı ve yabancı" bir içecek olarak görülmüş, pek tutulmamış.
Ta ki, pazarlama dehası devreye girip algıları dönüştürene kadar. Nestle gibi devler, kahveyi "modern hayatın ritüeli", "rahatlama anı", "batılı ve şık" bir mola olarak paketleyip sunana kadar. Sabırla, inatla, tüketicinin zihnindeki kalıpları kırdılar. Sonuç :Bugün Tokyo'nun neon ışıkları altında, geleneksel çay evlerinin yanı başında, birbirinden trendy kahve dükkanları parlıyor. Bu, bir ürünün değil, bir kültürün, bir algının pazarlanmasının zaferidir. İnsanlara aslında "kahveyi" değil, "kahve içme fikrini", onun temsil ettiği yaşam tarzını sattılar ve kazandılar.
İşte tam da bu noktada,pazarlamanın gücüyle inşa edilen bu algıların, gerçek dünyadaki "çelik kaleleri" nasıl kırdığına şahit oluyoruz .
Çünkü Japonya'da fincanlarda kazanılan zafer, şimdi Avrupa'da fabrika bacalarında kaybedilen bir savaşa dönüşüyor. Algılar pazarlamayla değişebilir, ancak ekonomik gerçekler acımasızdır.
Dresde'de Düşen Perde ve Avrupa'nın Çöküş Sinyali:
Ve haber Almanya'dan...Volkswagen, Dresde''deki fabrikasının kepenklerini indiriyor. Bu sıradan bir kapanma değil. Avrupa sanayisinin kalbinde, bir "ana fabrika" ilk kez böyle kapanıyor. Sebep açık ve net: Çin'in ve Tasla'nın elektrikli ve ucuz otomobillerinin yarattığı fırtına. Avrupa, yıllarca güvendiği teknolojik üstünlüğü ve içe dönük pazarını koruyordu. Ancak şimdi, inovasyonda ve fiyatta kat bekat daha rekabetçi devler ile karşı karşıya.

Bu sadece bir fabrikanın kapanması değil; Avrupa ekonomisinin, özellikle de otomotiv gibi bel kemiği bir sektörde, derin bir krize ve çöküş sinyallerine girdiğinin somut resmidir. Koruma duvarları yıkılıyor, rekabet tüm şiddetiyle kapıya dayanıyor ve hazırlıksız olan, ne kadar köklü olursa olsun, ayakta kalmakta zorlanıyor.

Sonuç:
Özetle,bu iki hikaye bize çağımızın iki temel gerçeğini hatırlatıyor: Bir yanda, doğru strateji ve pazarlama ile kültürel alışkanlıkları bile yeniden yazabilirsiniz. Diğer yanda, değişen küresel dengelere ve teknolojik sıçramalara uyum sağlayamayan hiçbir güç, hatta Alman otomotiv devi bile, efsanevi konumunu koruyamaz. Değişim, fincanlarda başlar, fabrikalarda son bulur.
Asıl mesele, bu değişimin neresinde durduğumuz...
Keyifli bir Pazar dilerim.
Sait Köse
Leuven,
Pazar 21 Aralık 2025
Gare Centrale'da başlayan yazı Leuven tren istasyonunda bitti. Dünyada ülke yüzölçümüne göre en yüksek tren ağı olan ülkelerden birisi Belçika'dır ,belkide birincisi.











































Yorum Yazın
Facebook Yorum