Bruxelles Korner
Orta Asya Avrupa’ya Yaklaşıyor: Türkiye İçin Tehdit mi, Fırsat mı?
Kadir Duran – Uluslararası İlişkiler ve Jeopolitik Analiz
Orta Asya’nın kalbinde yeni bir diplomatik harita şekilleniyor. Kazakistan, Özbekistan, Kırgızistan ve Türkmenistan gibi ülkeler, son yıllarda Avrupa Birliği (AB) ile doğrudan siyasi, ekonomik ve lojistik iş birliklerini derinleştirme yoluna gitti. Brüksel’in 2024’te başlattığı “Global Gateway” stratejisi ve AB-Orta Asya zirveleri bu sürecin görünür örnekleri arasında.
Peki, bu açılım Türkiye’yi nasıl etkiliyor? Bir zamanlar Avrasya’nın Batı kapısı olarak anılan Ankara, yeni çok kutuplu diplomaside nasıl bir konuma düşüyor? Bu sorular, yalnızca dış politika uzmanlarının değil, enerji, güvenlik ve ticaret çevrelerinin de gündeminde.
Ankara’nın Köprü Rolü Zayıflıyor mu?
Türkiye, uzun yıllardır kendisini “Doğu ile Batı arasında eşsiz bir köprü” olarak konumlandırıyordu. Ancak Brüksel’in Orta Asya’ya doğrudan erişim arayışları – özellikle Kazakistan ile imzalanan Geliştirilmiş Ortaklık ve İşbirliği Anlaşması (EPCA) – Ankara’nın “vazgeçilmez aracı ülke” rolünü sorgulatır hâle geldi.
AB, artık Orta Asya’ya Türkiye üzerinden değil, doğrudan Transkaspiy rotaları, dijital bağlantılar ve yeşil enerji yatırımları üzerinden ulaşıyor. Bu da Türkiye için “stratejik yalnızlık” riskini artırıyor.
TDT Liderliği Zor Sınavda
Türkiye, son yıllarda Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) aracılığıyla Orta Asya ile kültürel ve jeopolitik bağlarını pekiştirmeye çalıştı. Ancak bu çabanın karşısına artık bir “AB alternatifi” çıkıyor. Özbekistan ve Kazakistan gibi ülkeler, hem Brüksel hem Ankara ile paralel ilişkiler kurarak denge siyaseti güdüyor.
Bu durum, Türkiye’nin “Türk Dünyası’nın doğal lideri” iddiasını sınarken, bölgesel nüfuz yarışında yeni aktörlerle rekabet etmesini zorunlu kılıyor. Brüksel’in sunduğu hukuki çerçeve, yatırım ortamı ve siyasi normlar, özellikle genç Orta Asya teknokrasisi için cazip hale geliyor.
Tehdit Değil, Dönüşüm Fırsatı mı?
Yine de bu tablo Türkiye açısından yalnızca bir gerileme öyküsü değil. Tam tersine, akıllı bir diplomatik pozisyonlanma ile Türkiye, AB ile Orta Asya arasında eşgüdüm sağlayıcı bir konuma evrilebilir.
Özellikle:
• Bakü-Tiflis-Kars demiryolu,
• Zengezur Koridoru,
• ve yeşil hidrojen – LNG projeleri,
Türkiye’yi lojistik ve enerji köprüsü olarak vazgeçilmez kılabilir.
Ancak bu senaryonun gerçekleşmesi için Ankara’nın, AB ile bozulan ilişkilerini onarması, hukukun üstünlüğü ve demokrasi konularında yeniden güven tazelemesi şart.
Sonuç: Çok Kutuplu Diplomasiye Hazır mıyız?
Orta Asya’nın AB ile yakınlaşması, Türkiye’nin bölgedeki konumunu doğrudan etkiliyor. Ankara ya bu gelişmeleri pasif bir izleyici olarak takip edecek ya da yeni bir stratejik akıl geliştirerek çok aktörlü diplomaside aktif bir rol üstlenecek.
Kritik soru şu: Türkiye, yalnızca “tarihsel bağlar” söylemine mi tutunacak, yoksa yeni küresel düzene yeniden tanımlanmış bir rol ile mi dâhil olacak?
ORTA ASYA’DAN AB’YE AÇILIM: TÜRKİYE’Yİ NASIL ETKİLER?
1. Bölgesel Rekabet: Türkiye’nin ‘köprü ülke’ rolü zayıflayabilir
• Türkiye, uzun yıllardır Doğu ile Batı arasında stratejik köprü olarak kendini konumlandırıyordu.
• Ancak Kazakistan, Özbekistan, Kırgızistan gibi ülkeler AB ile doğrudan ilişkiler kurdukça, bu rol zayıflayabilir.
• AB, enerji, yeşil dönüşüm, ulaştırma ve dijital altyapı gibi alanlarda Orta Asya ile doğrudan iş birliğine yöneliyor.
2. Türkiye’nin Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) üzerinden oynadığı liderlik sınanabilir
• Türkiye, TDT aracılığıyla Orta Asya’da kültürel ve siyasi etkisini artırma çabasında.
• Ancak AB’nin devreye girmesi, bu ülkeler için alternatif bir denge oluşturuyor.
→ Bu da Türkiye’nin bölgede tek yönlendirici güç olma ihtimalini azaltır.
3. Yeni fırsatlar da doğabilir: Aracı ve eşgüdümcü rol
• Türkiye, hem AB ile hem Türk devletleriyle bağlantılı bir ülke olarak, eşgüdüm sağlayıcı bir pozisyona evrilebilir.
• Lojistik, enerji ve ticaret koridorlarında (örneğin Orta Koridor) Türkiye’nin rolü artabilir.
→ Bakü-Tiflis-Kars demiryolu, Zengezur koridoru, LNG ve yeşil hidrojen projeleri burada kilit olabilir.
4. Jeopolitik Dönüşüm: Rusya ve Çin’e karşı Batı’nın Orta Asya’da Türkiye’ye daha çok ihtiyaç duyması
• AB, Orta Asya’ya açılırken aynı zamanda Rusya ve Çin’e karşı alternatifler arıyor.
• Bu durumda Türkiye, güvenilir ve bölgeyi tanıyan bir ortak olarak daha fazla değer kazanabilir – eğer demokratik uyumu ve istikrarı artırabilirse.
Sonuç: Orta Asya’nın AB’ye açılması, Türkiye için hem bir meydan okuma hem de bir fırsattır.
Türkiye’nin bu denklemde güçlü kalması için:
• AB ile ilişkilerini onarması,
• Bölgesel entegrasyonlarda aktif kalması,
• Ve ekonomi/demokrasi dengesini yeniden kurması gerekmektedir.
AVRUPA PARLAMENTOSU’NDAN MESAJ NET: TÜRKİYE’YE AB ÜYELİĞİ YOK, STRATEJİK ORTAKLIĞA EVET
Üyelik süreci askıda kalmaya devam ediyor
Avrupa Parlamentosu, 7 Mayıs 2025’te Strazburg’da kabul ettiği raporla, Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne katılım sürecinin mevcut koşullarda yeniden başlatılamayacağını belirtti. Oylama sonucu:
367 evet, 74 hayır, 188 çekimser.
Demokratik gerileme vurgusu
• İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanması ve yargı baskısı,
• Hükûmet karşıtı gösterilere yönelik sert müdahaleler,
• İnsan hakları ihlalleri
gibi gelişmeler, Türkiye’de demokrasinin ciddi bir şekilde gerilediğini gösteriyor.
Basın özgürlüğünde çöküş
2024 yılında Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) sıralamasında Türkiye, 180 ülke içinde 158. sırada yer aldı.
Stratejik ortaklık önerisi
Avrupa Parlamentosu, üyelik yerine enerji, göç, ticaret ve güvenlik gibi alanlarda Türkiye ile stratejik ortaklıkların derinleştirilmesini öneriyor.
Raportör Nacho Sánchez Amor’un yorumu:
“İmamoğlu’na yönelik baskılar, bu baskıcı eğilimin zirve noktasıdır.”
TÜRKİYE-AB GERİLİMİNDE AVRUPA SAĞININ YÜKSELİŞİ ETKİLİ Mİ?
1. Avrupa’daki Sağ ve Aşırı Sağ Partilerin Etkisi:
• Göç karşıtlığı, İslamofobi ve milliyetçilik, bu partilerin temel söylemlerini oluşturuyor.
• Türkiye ile üyelik müzakerelerine karşı çıkmaları, Müslüman bir ülkenin AB’ye girmesine ideolojik düzeyde karşıtlık barındırıyor.
• Almanya’da AfD, Fransa’da RN, Hollanda’da PVV gibi partiler, Türkiye karşıtı söylemleri siyasi sermaye olarak kullanıyor.
2. Ama Bu Yeterli mi? Hayır.
• Türkiye’nin AB sürecinin durmasında Türkiye’nin iç politikaları da çok belirleyici:
• Yargı bağımsızlığının zayıflaması
• Gazetecilerin ve muhaliflerin baskı altına alınması
• İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılması gibi gelişmeler, Brüksel’de olumsuz algılanıyor.
3. Avrupa’da Türkiye’ye Bakışta Çift Standartlar da Var
• AB, bazı aday ülkelere (örneğin Sırbistan, Karadağ) daha esnek davranırken, Türkiye’ye karşı daha katı olabiliyor.
• Bu da Türkiye’de “Avrupa bizi istemiyor” algısını güçlendiriyor.
Sonuç:
Avrupa’daki sağ partilerin yükselişi, Türkiye’ye yönelik olumsuz bakışın artmasına katkı sağladı.
Ama esas mesele, karşılıklı güvenin zedelenmesi ve iç politikaların demokratik uyumsuzluğu. Yani bu bir karşılıklı uzaklaşma süreci.
TÜRKİYE AVRUPA’DAN UZAKLAŞIYOR MU?
Evet, kısmen. Ama hikâye bundan ibaret değil.
1. Siyasi ve Demokratik Açıdan: Evet
• Avrupa Birliği ile ilişkiler özellikle son 10 yılda ciddi şekilde gerildi.
• İnsan hakları, basın özgürlüğü ve yargı bağımsızlığı konularındaki gerilemeler, Türkiye’nin AB üyelik sürecini fiilen durdurdu.
• Avrupa Parlamentosu’nun son raporlarında Türkiye, artık bir aday ülke gibi değil, “komşu ama sorunlu bir ortak” olarak görülüyor.
2. Ekonomik ve Stratejik Açıdan: Hayır
• Gümrük Birliği hâlâ yürürlükte. Türkiye’nin dış ticaretinin %40’ı AB ile.
• Enerji, göç ve güvenlik gibi alanlarda AB ile iş birliği devam ediyor.
• Türkiye, özellikle Ukrayna Savaşı sonrası jeopolitik önemiyle Batı için vazgeçilmez bir aktör olmaya devam ediyor.
3. Toplumsal Düzeyde: Karmaşık
• Türk halkının AB’ye güveni azaldı, ancak Avrupa’da eğitim görmek, çalışmak ve yaşamak hâlâ cazip.
• Aynı zamanda Avrupa’daki Türk diasporası, iki taraf arasında önemli bir kültürel köprü olmayı sürdürüyor.
Sonuç: Türkiye, siyasi olarak Avrupa’dan uzaklaşmış görünüyor. Ancak ekonomik ve stratejik çıkarlar, ilişkilerin tamamen kopmasını engelliyor. Yani kopuş değil, dönüşüm yaşanıyor.
Yorum Yazın