Alaçatı demek renk cümbüşü demektir. Hayatın tüm güzelliğini, renk cümbüşünü orada tam anlamıyla görür ve yaşarsınız. Burası eski bir Rum köyüdür.
Geçmişte burada yaşayan Rumlar Alaçatı'yı imar edip, bağcılığı, buna bağlı olarak şarap üretimini geliştirirler. Mübadele ile Selanik, İstanköy, Girit'ten gelen Türkler, Arnavut ve Boşnak göçmenlerle Alaçatı'ya yerleşirler. Şaraptan anlamayan göçmenler Alaçatı' ya gelip tütün ekip, hayvancılık yapmaya çalışırlar, fakat başarılı olamazlar.1950'den itibaren tütüne dayalı ekonomi yetmeyince İzmir'e göç ederler.
Alaçatı'nın kaderi 2000 yıllarında İstanbulluların burayı keşfetmesiyle değişir ve insanların vazgeçemediği uğrak bir yer haline getirilir. Nasıl, bir insanı çok sevdiğinizde ona hep sarılmak veya her gün görmek istersiniz bu siz de bağımlılık yapar ya, aynı şekilde Alaçatı'yı da çok severek hem görmek, hem de her zaman gelmek istersiniz.Bu güzel duygudan bir türlü vazgeçemezsiniz.Alaçatı'nın gündüzü ayrı bir güzel, gecesi farklı bir güzeldir.
Bu güzelliğe Alaçatı'nın begonvilleri sarkan Arnavut kaldırımlı evleri eşlik eder; yani begonvillerle kaplı mis kokulu sokaklarında huzur bulursunuz. Bazen bu huzurla güzel bir kafeteryada kahve içerek, meşhur damla sakızlı kurabiyesini tadarak veya kitap okuyarak ruhunuzu beslersiniz.
Tabiiki bu arada Alaçatı'nın dünyanın en önemli rüzgâr sörfü merkezlerinden birisi olduğunu da unutmamalısınız. Burayı ünlü kılan en önemli nedenlerden biri de dünyanın en iyi rüzgâr alan üç yerinden birisidir; sörf tutkunları için bir numara olan Alaçatı sahilidir. Bu sahiller gündüzleri masmavi deniziyle sizleri büyüler. Geceleri, "gece hayatı" sizleri büyüler. Özellikle gençler için burası vazgeçilmez bir yerdir. Müziğimizin tüm güzel ritimlerini orada yaşar, bu duyguyla coşarsınız.
O anda belki de içinizde var olan fırtınaları, yaşadığınız bir takım üzüntüleri geride bırakıp yaşamın tadına varırsınız. Sonuç itibariyle Alaçatı aşktır; vazgeçilmezdir; huzur, sevgi ve mutluluktur...
Yorum Yazın