© © 2025 S-B-E Ltd

GEÇ GELEN ZİYAFET, KAPANAN KAPI

GEÇ GELEN ZİYAFET, KAPANAN KAPI

Bruxelles Korner 

Kadir Duran

 

GEÇ GELEN ZİYAFET, KAPANAN KAPI: TÜRKİYE AVRUPA’DAN UZAKLAŞIRKEN BRÜKSEL’DE MUTFAK DİPLOMASİSİ

Kadir Duran – Brüksel | 22 Mayıs 2025

Türkiye’nin Avrupa Birliği (AB) üyelik perspektifi, 7 Mayıs 2025’te Avrupa Parlamentosu’nda alınan kararla neredeyse tamamen rafa kaldırılırken, Brüksel’de düzenlenen “Türk Mutfağı Haftası” etkinliği zamanlama ve anlam açısından geniş yankı uyandırdı. Üstelik aynı dönemde Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) zirvesinde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin “Türk dünyasının ayrılmaz parçası” olarak tanımlanması, Türkiye’nin artık başka bir jeopolitik yöne yöneldiğinin sinyallerini verdi.

AB: KAPI KAPALI, SANDALYE DIŞARDA

Avrupa Parlamentosu’nun 7 Mayıs’ta kabul ettiği rapor, Türkiye’nin mevcut koşullarda AB’ye üyelik sürecinin yeniden başlatılamayacağını net bir şekilde ortaya koydu. 367 “evet” oyuyla kabul edilen belge, “üyelik yerine stratejik ortaklık” önerisini gündeme taşıdı. Yani Türkiye’ye “içeri giremezsin ama dışarıda bekle” deniyor. AB ile artık enerji, göç, güvenlik gibi teknik alanlarda işbirliği öngörülüyor, siyasi birliktelik ise gerçekçi bulunmuyor.

BRÜKSEL’DE YEMEK MASASI, AMA MİSAFİR BELLİ DEĞİL

Tam da bu siyasi reddin ardından Brüksel’de düzenlenen “Türk Mutfağı Haftası” etkinliği, sembolik olarak “geç gelen bir davet” olarak yorumlandı. Türkiye’nin AB nezdindeki Daimi Temsilcisi Büyükelçi Faruk Kaymakcı’nın ev sahipliğinde gerçekleştirilen etkinlik, zamanlama açısından diplomatik çevrelerde “etki yaratma fırsatının kaçırıldığı” şeklinde değerlendirildi. 

Her yıl Mayıs’ın üçüncü haftasında kutlanan haftanın 7 Mayıs’tan  önce başlatılması daha faydalı olurdu.

Ayrıca etkinliğin hedef kitlesi de tartışmalıydı: Avrupa kamuoyuna mı hitap etti, yoksa daha çok belçikalı türklere mi, Türkiye’den gelen protokole mi yönelikti ? Bu da Türkiye’nin kamu diplomasisinin stratejik bir planlamadan çok, vitrin sergisine dönüştüğü eleştirilerini beraberinde getirdi.

TÜRKİYE EKONOMİK KISINTIDAYKEN BU GÖSTERİ NEDEN?

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kemer sıkma çağrıları yaptığı bir dönemde, yurtdışında düzenlenen yüksek bütçeli davetler, muhalefet ve uzman çevrelerde “önceliklerin karıştığı” izlenimi doğuruyor. Brüksel’deki etkinliğin şeflerinden lojistiğine kadar önemli bir maliyeti olduğu tahmin ediliyor. “Gastronomi diplomasisi” adı altında yapılan bu sunumun, gerçekçi bir dış politika getirisi olup olmadığı ise belirsizliğini koruyor.

TÜRK DÜNYASINA AÇILIM: AB’DEN UZAK, TDT’YE YAKIN

Aynı günlerde Budapeşte’de toplanan Türk Devletleri Teşkilatı Gayriresmi Zirvesi’nde ise Türkiye’nin başka bir yönelimi dikkat çekti. Zirve bildirgesinde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, “Türk dünyasının ayrılmaz parçası” olarak tanımlandı. Bu vurgu, yalnızca Kıbrıs politikası değil, aynı zamanda Türkiye’nin Batı yerine Türk dünyasıyla entegrasyonu güçlendirme arzusunun açık bir işareti.

TDT bildirgesinde, Azerbaycan’dan Türkmenistan’a kadar Türk devletleri arasında siyasi birlik, savunma sanayii işbirliği ve ortak diplomatik pozisyonlar öne çıkarıldı. Türkiye, artık AB kapısında bekleyen değil, Türk jeopolitiğinin merkezinde konumlanan bir aktör olarak kendini yeniden tanımlıyor.

SONUÇ: GÖSTERİŞLİ BİR TABAK, ANLAMSIZLAŞAN BİR VİZYON

Brüksel’deki “Türk Mutfağı Haftası”, kültürel diplomasi adına estetik bir sunum olabilir. Ancak AB’den net bir siyasi ret mesajı alınmışken, bu tür etkinliklerin diplomatik karşılığı zayıf kalıyor. Aynı dönemde TDT’nin KKTC çıkışı ise Türkiye’nin artık çoktan yeni bir masaya oturduğunu gösteriyor.

Avrupa’nın Türkiye’ye sunduğu sandalye kapının dışında. Ancak Türkiye, artık o kapıyı çevreleyen masaya değil, doğuda kurduğu sofraya odaklanmış gibi. Avrupa için bir ziyafet geç kaldı; belki de artık hiç gelmeyecek. AFIYET OLSUN

Şef Gökhan Akalın 

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER