© © 2025 S-B-E Ltd

ABD ve Rusya dünyayı böyle kandırıyor

Soğuk savaş döneminden beri yanlış bilinen bir husus var, o da Amerika ve Rusya birbirine düşman zannedilmesi. Peki sonra ne oldu da Rusya ve Amerika birbirini düşman ilan etti?

Dünyadaki bütün bu kavgaları anlayabilmemiz için tarafları iyi bilmemiz lazım. Soğuk savaş döneminden beri yanlış bilinen bir husus var o da Amerika ve Rusya birbirine düşman zannediliyor olması. Hayır! Amerika ve Rusya aralarında rakipler anlaşamadıkları mevzular var ama düşman değiller. 

Peki sonra ne oldu da Rusya ve Amerika birbirini düşman ilan etti?

Dünyanın idaresi açısından ABD ve Rusya'nın bir tiyatro sahnelediğinden, Ortadoğu'da ve Türkiye üzerinde oynanan kirli oyunlardan ve bu yoldaki stratejilerinden bahseden Uluslararası Stratejist Ömer Özkaya Ulke.com.tr'ye çarpıcı açıklamalarda bulundu. 

TÜM PLANLAR KÜRESEL GÜÇLER TARAFINDAN BELİRLENİYOR

“Bu dünyada işler nasıl dönüyor bunu anlarsak DAEŞ, El Kaide ve Taliban gibi örgütlerin ne olduğunu anlarız. Dünyada yapılması planlanan bütün işler küresel güçler tarafından belirlenir. Bu küresel güçler, imkanlar açıdan, teknolojik açıdan, entelektüel açıdan hemen hemen her alanda devletlerinde üzerinde güçlerdir. Bu küresel güçler devletlere rağmen operasyon yapabiliyor. Dünyada yapılması planlanan işleri küresel güçler yapıyor. Bu işleri ise küresel şirketlere havale ediyorlar. Küresel şirketlerde bu işleri devletlere havale ediyor. Devletlerde bu işleri kendi gizli servislerine, gizli servislerde bu işleri terör örgütlerine havale ediyor, akış bu şekilde gerçekleşiyor. Dolayısıyla bütün terör örgütlerinin her biri gizli servislerin uzantısıdır. Buna diplomaside kötü adam denir, Yani herhangi bir güç için yapılması gereken bir operasyon vardır, ama bu operasyon uluslararası hukuka ve uluslararası ahlaka ters ise, işte o zaman tek kullanımlık devletler veya tek kullanımlık adamlar  devreye girer. Bunlar çeşitli görüntü ve kılıflar altında güç adına o işi yaparlar ve sahneden çekilirler.

Örnek ASALA örgütü gibi dünyada bunun gibi örgütler var. Tıpkı Taliban’ın El kaide ye yaptığı gibi. Taliban ve El Kaide olmasaydı ABD Irak’a Afganistan’a girişini neyle gerekçelendireceklerdi. Yada DAEŞ örgütü olmasaydı  Suriye ve Irak’a müdahaleyi neyle gerekçelendireceklerdi. Garip bir şekilde sözde İslamcı bu örgütlerin faaliyetleri tam batının arzu ettiği gibi. Batı bu örgütlerin oradaki faaliyetlerini bahane ederek oraları işgal ediyor. Bir takım güçlerin ve gizli servislerin uzantısı oldukları net bir şekilde görülüyor.

DİN DEĞİŞTİRMEYE ZORLADILAR

Konu Türkiye’ye gelirse yaklaşık 200 yıldır etrafımızda olup biten bir hadise var. Oda şudur 1850 ve 90’lı yıllarda Güney Kafkasya da gönülden bize bağlı veya ırk olarak soydaşımız, din kardeşimiz İstanbul’a tabi gruplar vardır. Bugünkü Çeçenistan, Dağıstan gibi o coğrafyalarda yukarı kısımlarda bulunan bölgelere Rusya 1850 yıllarda baskı yaparak din değiştirmeye zorladılar, tabi ki bu mümkün olmayınca zorla göç ettirdiler. Bunlar Osmanlı’ya sığındılar, Osmanlı bunları bir politika çerçevesinde Balkanlar’a yerleştirdi. Bundan 100 yıl sonra yine Rusya’nın planı dahilinde Balkanlar’daki bazı devletler aracılığıyla o bölgedeki Müslümanlar, Türkler ve bize tabi diğer gruplar yine zorla göç ettirildi. Bugünlere geldiğimizde ise buna benzer hadiseler Güneyimizde cerayen ediyor. Buralar neresi Güney Azerbaycan, Kuzey Irak ve Suriye. Yine burada hedefler Sünni Müslümanlar ve İstanbul’a tabi gruplar. 1850-1950’den 2000’lere geldiğimizde Anadolu’nun etrafındaki coğrafyanın gevşetildiğini, çınar ağacını köklerinin kesildiğini görüyoruz. Duruma böyle bakmamız lazım. 

Önümüzdeki günlerde İran’ın kullanılacağı gözüküyor bu çoğrafya da, ne yazık ki İran galiba geçen zamanlarda olduğu gibi Sünniliğin karşısında tarihteki rolünü bir kez daha oynayacakmış gibi gözüküyor. İran görüyoruz ki tekrar batı ile görüşmelere başladı. Tabi bu Türkiye’deki İrancı ve Humeynici gruplar arasında bir travmaya sebep oldu. Çünkü Tahran’a ve Humeyni’ye gönül vermiş insanların yıllarca Sultanahmet’te, Beyazıt’ta ya da Ankara’daki büyük camilerde her cumadan sonra “büyük şeytana ölüm” , ”Amerika’ya ölüm” diye slogan atarlardı. Ama bir süredir atamıyorlar çünkü büyük şeytan dedikleri Amerika ile İran görüşmelere başladı.

İRAN’IN HEDEFİ AKDENİZ’E ÇIKMAK

Şimdi İran’ın yaklaşık 500 yıldır bir rüyası var. O da 4 deniz stratejisi. İran zaten bu 4 denizden biri olan Hazar ile komşu aşağıda da Hint okyanusu var oraya da inebiliyor. İran’ın asıl hedefi Karadeniz ve Akdeniz’e ulaşmak. Karadeniz’e çıkmak düşüncesiyle İran epey zamandır hem Ermenistan’da hem Gürcistan’da faaliyet içerisinde. Fakat İran’ın kendi coğrafyasından Karadeniz’e çıkabilmesinin yolu Güney Azerbaycan’dan geçiyor. Dolayısıyla bu coğrafyadaki Müslüman Türk ver Sünni gruplar İran’ın hedefinde ama tabi Karadeniz’e çıkabilmek İran için öte bir plan.

ABD VE RUSYA DÜŞMAN DEĞİL!

Bu arada tabi bütün bu kavgaları anlayabilmemiz için dünyadaki tarafları bilmemiz lazım. Soğuk savaş döneminden beri yanlış bilinen bir husus var o da Amerika ve Rusya birbirine düşman zannediliyor. Hayır! Amerika ve Rusya aralarında rakipler anlaşamadıkları mevzular var ama düşman değiller. Mesela şu soru sorulmadı 1945 yılında Berlin’e girildiği zaman yani Hitler Almanya’sı işgal edildiği zaman Amerikan askerleriyle Rus askerleri kol kola girdiler Berlin’e, sonrada aralarında Doğu Berlin ve Batı Berlin diye bölüştüler. Peki sonra ne oldu da Rusya ve Amerika birbirini düşman ilan etti. Soğuk savaş zamanlarında bu soruya hiç cevap aranmadı. Ve gerçekten o zamanlar Rusya ve Amerika birbirine düşman sanıldı. Dünyanın idaresi açısından onların bir tiyatro oynaması gerekiyordu. Ama bu tiyatronun da inandırıcı olması gerekiyordu. Çünkü söz konusu dünyanın idaresi. Bu gibi dünyanın yönetimi konusunda 5 bin, 10 bin kişinin ölümü bir şey değildir. Hatta bazı savaşlar ve çatışmalar sahnelenerek kamplardaki tarafların kolay kolay yer değiştirilmesinin önüne geçildi.

AVRUPA VE ÇİN’İ ENGELLİYORLAR

Şimdi bugünkü dünyada da Amerika ve Rusya yine beraber hareket ediyorlar. Bakın Ukrayna’da ki hadiselerden dolayı Amerika’nın bazı sert açıklamalarını gördük, Rusya’nın Kırım’ı işgali zamanında da yine Amerika’nın sert açıklamalarını gördük. Rusya’nın 2008’de Gürcistan’ı işgali sırasında da yine sert açıklamaları şahit olduk ama fiili hiçbir şey yok. Dolayısıyla Amerika ve Rusya şuanda beraber hareket ediyorlar, kime karşı Avrupa ve Çin’e karşı. Amerika ve Rusya beraberce Avrupa’nın ve Çin’in enerjiye ulaşımını engelliyorlar, kontrol altına alıyorlar.

Avrupa küçük bir coğrafya ama dünyanın en ileri endüstri bölgesi. Fakat Avrupa’nın 4 temel ciddi sorunu var. Bunlar; 

1-Avrupa eskisi gibi enerji havzalarında nüfus sahibi değil, yavaş yavaş nüfusunu kaybediyor.

2- Geçmişte dünyanın en gelişmiş tek endüstri bölgesi Avrupa olduğu için ham madde fiyatlarını da onlar belirlerdi. Bugün Avrupa kadar olmasa da yeni endüstri bölgeleri çıktı. Dolayısıyla Avrupa’nın talip olduğu bu bölgelere diğer ülkelerde talip oldu. Bu nedenle fiyat konusunda tek hakim artık Avrupa değil.

3-Geçmişte en iyi otomobilleri Avrupalılar üretirdi. Bugünlerde artık diğer ülkelerde üretebiliyor. Dolayısıyla Avrupa artık yavaş yavaş pazarını da kaybediyor.

AVRUPA’NIN DIŞ GÖÇMENE İHTİYACI VAR

4-Belki en önemlisi bu, Mercedes dünyanın en iyi arabasını yapıyor ama çocuk yapamıyor. Yani Avrupa Demografik olarak giderek yaşlanıyor. Yaşlanan Avrupa’nın sistemi bir kez daha tekrar tekrar döndürebilmesi için kalifiye güç göçmenine ihtiyacı var. Ama ne garip ki Avrupa’nın kalifiye göçmene ihtiyacı olduğu bu dönemde Avrupa’da ırkçılığın arttığını, göçmenlere saldırıların fazlalaştığını görüyoruz. Bu da muhtemelen Avrupa’daki ırkçı örgütlere başka bir şekilde sızma olduğu anlamına gelir. Çünkü Almanya ve Fransa’ya gelmiş olan Hindistanlı, Pakistanlı yada Iraklı bir Müslüman mühendisin evini kundaklamak ona saldırmak ne Almanya’ya hizmet eder nede Fransa’ya. Çünkü Avrupa’nın dış göçmene ihtiyacı var. Buna rağmen bu oluyorsa ırkçı örgütlere dışarıdan yabancıların sızdığı ve o ülkelerin gizli servislerinin üzerinde bir plan bir oyun sahnelendiği anlamına gelir.

TÜRKİYE’NİN GÜNEY DOĞUSUNU KOPARMAK İSTİYORLAR

Şimdi Avrupa bu 4 meseleyle boğuşurken son zamanlarda Avrupa’nın enerjiye ulaşımı daha zorlaştı. Mesela Avrupa’nın hayali şuydu; Bulgaristan ve Romanya’nın AB’ye alınması bu stratejide çok önemli bir kilometre taşıydı. Avrupa birliği Türkiye’yi AB’ye üye yapmak için bazı şartlar öne sürüyor ama bizden talep edilen şartlar hiçbirisine Romanya ve Bulgaristan sahip değil. O zaman niye Romanya’yı ve Bulgaristan’ı AB’ye üye yaptığınız. Avrupa’nın, Bulgaristan ve Romanya’nın üyeliğinde peşinde olduğu şey bu ülkelerin Karadeniz’e komşu olmuş olmalarıydı. Bu sayede artık Avrupa Karadeniz’de söz sahibi oldu. Daha önemlisi şuydu Romanya ve Bulgaristan’ı üye yaptıktan sonra Kuzey Irak’ı Türkiye’nin Kuzey Doğusuyla birleştirmek yani Türkiye’nin Güney Doğusunu bizden koparmak ve sonra da Türkiye’yi AB’ye almak. Ve böylece AB’ye üye topraklar üzerinde bir boru hattıyla Kuzey Irak’ın enerjisini Avrupa taşımak istiyordu. Amerika bunu yıllar öncesinden gördü, geldi ve Irak’ı işgal etti. Bizim Güney Doğudaki terörde Avrupa bu sebeple var. Yani Avrupa’nın hayali Güney Doğuyu Türkiye’den koparmak ve Kuzey Irak ile birleştirip burada bir yapı inşa etmekti ama ABD bunu gördü ve yıllar öncesinden gelip Irak’ı işgal etti. 

ÇİN’İN HAYALİ SONA ERDİ

Amerika ve Rusya’nın birlikte mücadele ettikleri diğer bir ülke de Çin. Şimdi haritaya baktığımızda Afganistan ile Çin çok incecik bir koridor üzerinden birbirine bağlanıyor. Mesela Türkiye’nin İsrail ile ilişkilerinin kötü olduğu dönemlerde Anadolu’da yapılan Anadolu Kartalı tatbikatında İsrail uçaklarının yerine biz Çin uçaklarını davet ettik. Şimdi bu koridorun varlığı bazı güçleri rahatsız ediyor. Çin’in hayalide; Çin o ince koridordan Afganistan’a oradan da İran’a bir boru hattıyla ulaşmak ve ihtiyacı olan bütün enerjiyi kimseye muhtaç olmadan kendi coğrafyasına götürmekti. Amerika bunu gördü ve Afganistan’ı işgal etti. Dolayısıyla Çin’in hayali sona erdi. 

Geçmişte denizlere İngiltere hakimdi, son dönemde ise denizlerin hakimi Amerika. Amerika mümkün mertebe uluslararası mücadeleyi denizlere taşımak istiyor. Çünkü kara mücadelesinde oraya sizin piyade gönderip askeri birlik tutmanız gerekir. Bu Amerika için çok zor, kara üstün olduğu bir alan değil. Amerika’nın üstün olduğu alan denizler. Bu sebeple Amerika uluslararası mücadeleleri üstün olduğu sahaya doğru kaydırıyor. Şimdi Çin ise Afganistan’ın işgalinden sonra tüm enerji ihtiyacını denizlerden götürüyor. Afrika’dan ya da Orta Doğudan elde ettiği enerjiyi yük gemileriyle kendi coğrafyasına taşıyor. 

TÜRKİYE ARAYIŞ İÇİNDE

Irak işgal edilince Avrupa tabi enerjiye nasıl ulaşırımı düşünmeye başladı. Bulunan yol ise Hazar petrolleriydi.  Ermenistan, Türkiye ve Azerbaycan arasında tarihi sıkıntı olduğu için burada Gürcistan tercih edildi. Bunun üzerinde Nabucco projesi ortaya çıktı. Ne yapılacaktı? Azerbaycan’dan Kazakistan’dan ve Türkmenistan’dan elde edilecek enerji Azerbaycan’a gelecek buradan Gürcistan’a çıkacak ve Türkiye üzerinden Avrupa’ya gidecekti. Ama bu seferde Rusya sahneye indi. 2008 yılında gelip Gürcistan’ı işgal etti. Dolayısıyla Nabucco projeside ölmüş oldu. Şimdi Avrupa’nın hayali ise Güney Havzasının enerjisini nasıl götürebilirim. Bu arada bizde rahmetli Turgut Özal döneminden beri arayış içerisindeyiz. Şuanda Türkiye enerjide yaklaşık ortalama yüzde 60-65 oranında Rusya’ya, yüzde 19-20 civarında da İran’a bağlı. Ama dikkat edin Rusya ve İran bizim bu coğrafyadaki rakiplerimiz. Mesela Türkiye Rusya ile çok fazla restleşemez, çünkü Marmara bölgesi Türkiye’nin en büyük endüstri havzası, bu bölgenin enerjisi Rusya’dan gelen batı akımıyla sağlanıyor. Yani Rusya Marmara’ya gelen enerjiyi birkaç günlüğüne kesse Türkiye ekonomisi tepetaklak olur. Bu sebeple de Türkiye Özal döneminden beri arayış içerisinde. Öyle bir yer bulmalıyız ki  bize verecek kadar enerjisi olmalı ama aynı zamanda burası bunu gerektiğinde bize karşı bir şantaj unsuru olarak kullanmamalı. Şimdi buna en yakın yer Katar ve civarı. Katar’dan bir boru hattı Türkiye’ye ve Avrupa’ya iki şekilde gelebilir, bir Irak üzerinden, Irak zaten ABD işgali altında, diğeri hat ise Katar, Suudi Arabistan, Ürdün ve Suriye üzerinden bu enerji taşımaktı. Ama unutmayın şimdi Avrupa’nın tüm enerjisini Rusya veriyor. Rusya aynı zamanda ekonomisinin yaklaşık yüzde 80’ini enerji gelirleriyle çeviriyor. Dolayısıyla Rusya kendisini baypas edecek başka bir boru hattı inşasına seyirci kalamaz. İşte bu sebeple Rusya aşağıya Suriye’ye indi.

BU YÜZDEN FIRAT’A KADAR GELDİLER

Şimdi bugüne geldiğimizde bazılarının hayali Kuzey Irak’taki enerjiyi Akdeniz’e taşımak. Buradan elde edilecek gelirle Kuzey Irak’ı bir devlet olarak yaşatmak hayali var. CIA’nın raporu göre Kuzey Irak’ta bir yapı inşa edilse bile burası çok fazla yaşayamaz çünkü Rusya’nın bu sularda bir irtibatı yok. Yani Suriye, İran, Irak ve Türkiye’nin ambargo koyacağı bir Kuzey Irak’ın dünya ile irtibatı olması mümkün değil. İşte bu sebeple bir takım güç merkezleri Suriye ve bizim sınır bölgemizde kantonlar ilan ederek bir zincirin halkaları gibi Fırat’a kadar geldiler. Türkiye bu sebeple Fırat’ın batısı bizim için savaş sebebidir diyor. 

Birilerinin hayali Kuzey Irak’ı bu kantonlarla birleştirip, yani Suriye’yi bölüp parçalayıp bir koridor oluşturmak ve Kuzey Irak’ı Akdeniz’e çıkarmak istiyorlar. Bu hat üzerinden İran’ın enerjisini de çıkarmak isteyenler var. Ama burada bazı engeller var. Bunlar; Kuzey Irak’taki Türkmenler ve Suriye’deki Türkmenler. Osmanlı iyi bir akılla zamanında o bölgelere Türkmenleri yerleştirmişti. O yüzden Türkiye oradaki Türkmenlere sahip çıkıyor.

İRAN’IN ARKASINDA AMERİKAN YAHUDİLERİ VAR

İşte birileri oradaki Türkmenler varken bu planlarını zor olacağını biliyorlar ve bu sebeple oradaki Türkmenler hedef haline geliyor. İran’da buradaki karmaşayı bir fırsat olarak görüyor. İran buradan Akdeniz’e çıkmak istiyor. Ne gariptir İran’ın arkasında da Amerikan Yahudileri var. Bu coğrafyanın enerjisini bu bölgeden taşıyıp Avrupa’yı beslemek istiyorlar.

Bu sebeplerden dolayı Türkiye hem Suriye’de hem Irak’ta olaylara müdahil olmak istiyor. İşte FETÖ üzerinden orduyu ve istihbaratı ciddi bir şekilde tahrip etmişlerdi. Ama bütün bu sıkıntıya rağmen Türkiye çok hızlı bir şekilde toparlanarak kendi toprakları dışında şuanda bir operasyon yapıyor.

TÜRKİYE’Yİ SÜNNİ DEVLETİ GİBİ GÖSTERMEK İSTİYORLAR

Türkiye’nin Kuzey Irak’a ve Suriye müdahil olmasıyla bir Şii-Sünni çatışmasını gündeme getiriyorlar. Suudi Arabistan’ı Yemen’de tuzağa düşürdükleri gibi benzer bir durumu İran ve Türkiye arasında benzer bir duruma getirmek istiyorlar. Sanki Türkiye sadece Sünnilerin bir devleti gibi göstermek istiyorlar. Oysa Sünnilik kıyafeti bize dar gelir. Yani Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dediği gibi biz sünni dinine mezhup değiliz, Şiilik ve Sünnilik bir mezhep asıl olan İslam’dır. Dolayısıyla Türkiye hem sünninin hem şiinin devletidir. İşte bu şekilde İran’ı ve Türkiye ayrı mezheplere koyup karşı karşıya getirme istekleri var. Ne yazık ki Arap ülkeleri de buna hazır. Bütün bunları düşündüğünüz zaman bir Şii-Sünni savaşının hazırlıkları yapıldığını görüyoruz.”

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER